Sonucu Daralt
Yayıncı Kategori
Yayıncı
Eser Sahibi
Sıralama : Göster :
Toplam 436 kayıt bulunmuştur Gösterilen 120-140 / Aktif Sayfa : 7
Büyük Üstad, Taçsız Kral Konfüçyüs, MÖ 551'de dünyaya geldiğinde Hindistan'da Buda, Yunanistan'da Pisagor, Anadoluda'da Nebukadnezar yaşıyordu, Yahudiler Babil'e sürgün edilmişti. Aristo'nun dünyaya gelmesine yüz yıl vardı. Sokrates ile Empedokles ise onun ölümünün ardından doğacaktı. Dünya için önemli şahsiyetlerin yaşadığı dönemde o da bir ışık gibi parladı. Öğretisi yüzyılları aşarak bugüne geldi. Serimizin bu eserinde Konfüçyüs'ün hayatı, eserleri ve etik anlayışı akıcı bir üslupla hazırlandı. Solukları
Üç kez dünya şampiyonu olarak boks tarihine adını altın harflerle yazdıran Muhammed Ali, ilk altın madalyasını kazandığında henüz on sekiz yaşındaydı. Irkçılığa karşı verdiği mücadele, Irak'taki rehineleri kurtarması gibi olaylar sayesinde sadece spor dünyasının değil, ezilenlerin de kahramanıydı. Kariyeri boyunca yalnızca beş kez yenilgi gören ve Bugün çalışacağım ve ömrümün sonuna kadar bir şampiyon olarak yaşayacağım, diyen tüm zamanların en iyi boksörünün hayatını Saatlik Tarih dizimizde okurla buluştur
1- SATRANÇ 2- BİLİNMEYEN BİR KADININ MEKTUBU 3- KARDEŞİNİN ÖLÜMSÜZ GÖZLERİ 4- BİR KADININ YAŞAMINDA 24 SAAT 5- OLAĞANÜSTÜ BİR GECE 6- AMOK KOŞUCUSU 7- AY IŞIĞI SOKAĞI 8- KORKU 9- MÜREBBİYE 10- YAKICI SIR 11- ERİKA EDWALD'İN AŞKI 12- BİR ÇÖKÜŞÜN HİKÂYESİ 13- MECBURİYET 14- KIZIL 15- BİRBİRİNE BENZE(ME)YEN KIZ KARDEŞLER
Boğaziçi mehtapları gibi Boğaziçi yalıları da rüya olmuş bir gerçeğin, zaman ve mekân içinde tasviridir. Mehtaplar, Boğaziçi'nin birinci senfonisiydi: gümüş senfoni... Yalılar, Boğaziçi'nin ikinci senfonisidir; altın senfoni... (Ruşen Eşref Ünaydın/Boğaziçi, Yakından) Mezarlıklarda dindar ve ulvi serviler vardı. Bunlar, sanki hiçbir adiliği görmemek için, hep göğe ve yüksekliklere bakar gibiydiler. Bazen de güya bir manevi teessürle başlarını bir tarafa eğerlerdi. Mezarların ayakuçlarındaki taşlarda da bu
Çarşıda, bir gün, Babamla el ele yürüyorduk. Babamın arkadaşlarından biri Yaklaştı yanımıza. Selam verip lafladılar bir süre. Kahkahalar attılar konuşurken -Ne ayıp!- Bir ara bana dönüp: N'aber küçük diyerek gülümsedi. Oysa o amca bilmiyordu ki; Bana N'aber küçük denmesini, Hiç, hiç, hiç sevmiyorum!
Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, ne olduysa olmuş ve masal başlamış. Bir zamanlar Zeku diye bir ülke varmış. Bu ülkede her şey tersineymiş. Örneğin insanlar konuşamaz, hayvanlar konuşurmuş. Çünkü yıllar önce bir büyücü bu ülkeye Terslik Büyüsü yapmış. Büyüden sadece bir kişi etkilenmemiş. Bu kişinin ismi Zelu'ymuş. Zelu çok özel biriymiş.
Bu kitap toplam 24 ay Rumeli’de görev yapmış emekli bir kurmay subay olan Doç. Dr. Hasip Saygılı tarafından problem sahalarımızın açıklıkla ifade edilmesi lüzumuna inanılarak hazırlanmıştır. Duygusal olarak bizleri heyecanlandıracak ama “her biri bir mülkü harap edecek” dertlerimizin ıslahına katkı sağlamayacak bir anlatıdan uzak durulmuştur. Eserde Rumeli kahramanları Suzi Çelebi, Müşir Mehmed Ali Paşa, Hafız Arif Efendi, Yücelciler, Hacı Adnan Nurko gibi yüksek şahsiyetlerin hatıraları dile getirilmiş. B
Küçük yaşlarda Huckleberry Finn'in Maceraları ve Tom Sawyer'ın Maceraları ile tanıdığımız Mark Twain çocuk kitapları yazarı olmanın yanında önemli bir düşünürdür de aynı zamanda. İnsan Nedir? adlı yapıtında bir araya gelen makaleler onun yaşadığı dönemi nasıl okuduğunu ve bir ölçüde düşünceleriyle nasıl yön verdiğini gösterir nitelikte. İnsan Nedir?, derin içeriğiyle tam bir Mark Twain seçkisi sayılabilir. Onu tüm yönleriyle keşfetmeye yetecek kadar içerik barındıran bu kitaptan sonra, görüşlerine önem ver
Hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Dünya bir savaş alanı. Bu savaş, günler geçtikçe insanlar üzerinden oynanan bir oyun haline geliyor. Tüm halk bu zafer için kullanılacak. Ben Alya Sayel. Programlanmış bir deneyin, beklenmedik sonucuyum. Bu oyunda Şah Alya piyonsa tüm insanlar. At ile Şah'ın bir başka Şah'a karşı unutulmaz savaşı. İki hayalin evrenler arası bu tehlikeli satranç oyununda hangi hayat mat olacak? Kendi evrenimizin hikayesini biz yazacağız, başkaları değil.
Hamileysen sokakta dolaşma, denildi. Şortla minibüse binme, denildi. Üç çocuk doğur, denildi. Tecavüze uğruyorsan da bu senin suçun, denildi. Kadın hep zorlandı, hep üzüldü, hep yoruldu ama hiç anlaşılmaya çalışılmadı. İşte bu yüzden Kıvrımsız Kadınlar... Kadının varlığına dayanamayıp onu ağzından düşürmeyenler için... Kadını, erkeğe bağımlı bir varlık olarak düşünenler için... Kadınlara diz çöktürüp, ayaklar altına almak isteyenler için... Havva Lakutoğlu'ndan, kadına, kadınlığa dair denemeler...
Tarihler, 1167 senesini gösteriyordu ki Moğolistan'ın uçsuz bucaksız ovalarında, atlarını solukları kesilinceye kadar süren savaşçıların arasından sonraları taçlara ve tahtlara hâkim olacak bir Han dünyaya geldi. Henüz gençken ileride göğüs gereceği zorluklara alışacağı bir serüvende nice zorluklardan daha kudretli bir biçimde çıktı. Onun bu kudreti, tüm Moğol kabilelerini bir bayrak altında toplamasına yetmişti. Artık bir Han olarak bilinen Cengiz Han, gözünü yeryüzüne yayılacak bir devletin hayaline dikmi
Türkiye Selçuklu Devleti'nin kurucusu Kutalmışoğlu Süleyman Şah'ın oğlu Kılıçarslan, büyük bir komutan ve adaletli bir hükümdar olmasıyla nam salmıştır. Daha genç bir delikanlıyken esir olarak tutulduğu Tebriz'deki kaleden kardeşi Tokay ile birlikte kaçan Kılıçarslan, bundan sonra yepyeni bir hayata yelken açar... Artık İran Selçuklularının elinden kurtulmuştur. Anadolu'ya doğru dörtnala at süren Kılıçarslan, özlem duyduğu İznik'e kavuşacakken yolda Sümbül'e rastlar. Hayatına büyük bir aşkı da katan Arslan,
Osmanlıların onuncu padişahı olan Sultan Süleyman, adaletiyle Doğu'da Kanunî, yaptığı fetihlerle Batı'da Muhteşem olarak adlandırılmıştı. Yetmiş bir senelik ömründe kırk altı yıl Devlet-i Aliyye'nin saltanatında bulunanSüleyman'ınnamı, Asya'nın steplerinden uzayıp Çin Seddi'ni aşıyor, Balkanlar'ın geçit vermez dağlarından Viyana'ya ulaşıp Fransız Sarayı'nın duvarlarında yankılanıyordu. Tüm dünya onu Belgrad'da, Rodos'ta, Mohaç'ta kazandığı zaferlerle tanımıştı. 1299 yılında Osman Bey'in Söğüt'te tohumlarını
Osmanlı Devleti, kurulduğu günden itibaren sadece teşkilâtlanması ile değil ordusunun kudretiyle de tüm dünyaya nam salmıştır. Şüphesiz bu ordunun en bilinen sınıfı olan yeniçeriler, ocağa kabul edilmelerinden yetiştirilmelerine, savaş meydanlarındaki kabiliyetlerinden sahip oldukları özelliklere kadar Osmanlı tarihinin en çok merak edilen konularındandır. İşte bu ilgi, 19. yüzyılda yetişmiş önemli şarkiyatçılardan olan David LéonCahun'un romanında tekrardan gözler önüne seriliyor. Sahip olduğu bilgilerle r
Bir hastalıktan kalkan Edgar ve annesi Avusturya'nın Alplerinde küçük bir otelde kısa süreli bir tatile çıkarlar. Burada yakışıklı bir baron Edgar'la ilgilenmeye, onunla arkadaşlık etmeye başlar. On iki yaşındaki Edgar, hızla, bir yetişkin tarafından arkadaşlık edilmeye layık bulunmanın baş döndürücü etkisine kapılır. Bir süre sonra baronun annesiyle uzun sohbetleri, onu aralarına almamaları, dahası atlatıp baş başa gezintilere çıkmaları Edgar'ı kuşkulandırmaya başlar. Ondan muhakkak bir sır saklıyorlardır,
İnsani tutkular, deniz kenarındaki kum taneleri gibi sayısızdır; hiçbiri diğerine benzemez. Zengin olmak ve soylular sınıfına dahil olmak için akıl almaz bir plan yapan PavelİvanoviçÇiçikov, gittiği şehirlerin önde gelenleriyle balolarda, davetlerde bir araya gelip ahbaplığı ilerletir ve sonunda onlarla tuhaf bir pazarlığa girişir. Onlardan çoktan ölmüş olan kölelerini satın almak ister. Çiçikov, adım adım hedefine yaklaşırken önüne bazı engeller de çıkar! Dünya edebiyatının başyapıtlarından biri olan Ölü
Büyüklerin karmaşık ilişkilerini ve sırlarını sonsuz bir merakla gözlemleyen çocuklar, Alman edebiyatının ustası Stefan Zweig'ın eserlerinde sıkça kendine yer bulur. Mürebbiye isimli kısa öyküsünde de, iki küçük kız kardeş, mürebbiyelerinin herkesten sakladığı sırrını öğrenirler. Adım adım talihsiz bir sona sürüklenen mürebbiyeleri için bir şey yapamamak kalplerini gün geçtikçe daha fazla kederle dolduracaktır. Alman dilinin en çok okunan yazarlarından olan Stefan Zweig'ın kitapları ellinin üzerinde dilde,
Irene Wagner, şehrin önde gelen zengin avukatlarından birinin eşi. Tam bir burjuva hayatı sürdürdüğü lüks içindeki eğlenceli yaşamı, gün gelir Irene'i tatmin etmez olur. Tehlikeli ve yasak olanın cazibesine kapılarak, genç bir piyanistle bir ilişkiye başlar. Ne ki, bir süre sonra piyanistin sevgilisi onu yakalar ve yaptığı şantaj ve manevi işkencenin şiddetini her geçen gün arttırır. Olanları kocasının öğrenme korkusu, her şeyini kaybetme endişesi Irene Wagner'i öyle bir etkisi altına alır ki, ruhu adeta bi
Polisiye tarihine damga vuran Sir Arthur ConanDoyle, Korku Vadisi ile SherlockHolmes maceralarına soluk soluğa okuyacağınız bir yenisini ekliyor! Bir sabah şifreli bir mesaj alan Holmes ve Doktor Watson kendilerini şüpheli bir cinayeti araştırırken bulurlar. Evinde, kafası bir tüfekle parçalanmış halde bulunan John Douglas'ı kim, neden öldürmek istemiştir? Her ne kadar işaretler Bay Douglas'ın genç ve güzel karısı ile yakın dostu CecilBarker'ı gösterse de, Holmes kimsenin fark etmediği ipuçlarının izini sür
Geleneksel roman anlayışını yıkarak dünya edebiyatının en sıra dışı yazarlarından biri olan Virginia Woolf, Dalgalar'la şiir ve düzyazıyı benzersiz bir şekilde bir araya getiriyor ve bilinç akışı tekniğinin en önemli eserlerinden birini ortaya koyuyor. Dalgalar'da, üç erkek ve üç kadının çocukluklarından yaşlılık dönemlerine kadar tüm hayatları bilinç akışı tekniğiyle anlatılıyor. Dış dünyaya ise sadece karakterlerinin onu algılayışları üzerinden yer veriliyor. Woolf, ortak bir yazgıyla yer yer birbirinden
Sıralama : Göster :
Toplam 436 kayıt bulunmuştur Gösterilen 120-140 / Aktif Sayfa : 7